10 Kasım 2011 Perşembe
1 Ekim 2011 Cumartesi
28 Eylül 2011 Çarşamba
28 Temmuz 2011 Perşembe
Sultan Abdülhamit Han'ın vefatı
Kapağında sarışın bir ecnebi artistin yer aldığı eski "Hayat" dergilerinden birinde Yassıada mahkemesi haberlerini okuyup sayfayı çevirmemle irkilmem bir oldu: Bu feleğin bütün iyi ve kötü çizgilerini cömertçe serdiği çehre bana bir şeyler fısıldamak için adeta çırpınıyordu. Kimdi ve bir magazin dergisinde nasıl yer bulmuştu bu 94 yaşındaki kadın?
Okurlara "uzun yaşamanın sırları"nı anlatacak olan bu asırlık hanımefendi,Sultan II. Abdülhamid'in kollarında son nefesini verdiği Müşfika Kadınefendi'den başkası değildi.
Müthiş bir keşifti benim için. Zira yalnız Abdülhamid'in bir hanımıyla değil, bir padişah hanımıyla yapılıp da yayınlanmış tek söyleşiydi bulduğum. Kim bilir neler neler anlatmıştı?
İştahla okumaya koyuldum. Lakin bir hayal kırıklığı bekliyordu beni. Abdülhamid yerine ne yiyip içtiğinden, günlük hayatından, velhasıl havadan sudan konuşmuşlardı. Halbuki bulmuşsunuz bir padişah hanımını, adam gibi konuşturun, değil mi? Biz böyle düşünebiliriz ama unutmayın ki, harem kadınlarının ağızları mühürlüdür. Sarayda olan bitenlerden, hele Padişah'tan söz etmek haramdır onlara.
Yine de çok ilginç noktalar yakaladım söyleşide. Bunların bir kısmını gözlerinize emanet ediyorum. Tam metnini ise yakında çıkacak kitabımda okuyabilirsiniz.
Önce mekânı gözümüzde canlandıralım: Beşiktaş'taki Serencebey yokuşunda ahşap bir bina düşünün; odanın köşesindeki yayvan sedir üzerinde, atlas kaplı kuş tüyü bir şilteye oturmuştur. Arkasında çiçekli atlas yastıklar... Biraz ötesinde namaz pöstekisi asılı. Arkasındaki talik levhada "Gönül tahtına senden özge sultan olmaya Ya Rab" yazılıdır.
Sonra zaman: Ziyaret tarihi Aralık 1960 olmalı. Kızı Ayşe Osmanoğlu'nu kaybetmenin acısı henüz yüzünde tütmektedir.
Ve insan: Tam 30 yıldır, diyor, bu konaktan dışarıya adımımı atmadım. Muhabirin neden dışarıya çıkmadığı sorusunu ustaca geçiştiren Müşfika Kadınefendi, babasının Plevne gazisi olduğunu, kızkardeşiyle birlikte saraya verildiklerini, "Efendim" dediği Abdülhamid'le 16 yaşındayken evlendiğini anlatıyor.
Muhabirin dikkati uzun yaşamasının sırrına odaklanmıştır bir kere. "Bu kadar sıhhatli ve sağlam kalmanızda ayrı bir beslenme rejimi veya dikkatli davrandığınız başka hususlar var mı?" diye sorar. Müşfika Hanım'ın cevabı gayet sade ve nettir:
"Ben daima çok az yerim. Sabahları kalkınca, aç karnına mutlaka bir fincan adaçayı içerim. Bunun peşinden içine biraz kahve katılmış bir bardak sütle biraz peynir, bir ince dilim ekmek yerim. Öğle yemeğinde az, çok az haşlama et, biraz sebze, varsa az pilav veya muhallebi alırım. Akşam yemeklerim sadece yoğurttur. Midemde ekşime yapmaması için içine biraz şeker karıştırılmış yoğurdu yerim. Kırk yıldan beri akşam yemeklerimin listesi değişmemiştir. Yalnız şekerli yoğurt."
İçinizden, 'Canım kadın 90 yaşında, daha ne yesin?' diyenleriniz çıkabilir. Ancak dikkat: "Ben daima çok az yerim." diyor Müşfika Hanım, "Az yemek mutadımdır". Demek ki sarayda da böyleydi. Saray hayatı mutlaka israf cenneti değil, o zenginlik içinde iktisatlı yaşamak da demektir. Zira Abdülhamid, mütevazı yaşamayı hareme yeniden kazandırmıştır. Malum, kendisi de az yer, düzenli yaşar ve sağlığına özen gösterirdi.
Muhabir sorar merakla: "30 yıldır kapıdan çıkmadığınıza göre vücut hareketiniz çok az oluyor demektir. Hiç rahatsızlık çekmiyor musunuz?"
Müşfika Hanım'ın cevabı, yanı başına astığı talik levhadaki sözleri selamlar gibidir:
"Namaz kılıyorum evladım. Beş vakit namaz beni hem Allah'ıma yaklaştırıyor, hem de sıhhat kazandırıyor. Namazdan iyi hareket olur mu?"
Öte yandan muhabirin "Her şeye rağmen yaşamanın tadına doyum olmuyor değil mi efendim?" sorusuna kadere boyun eğmiş kimselerin edasıyla cevap vermiştir: "Evet ama, insan sevdikleriyle birlikte yaşarsa."
Son sözü söylerken gözleri derinlere kaçan sular gibi zamanın girdabına kapılıp gitmiştir Müşfika Kadınefendi'nin. Kim bilir gözlerinde hangi sahneler dalgalanmıştır. Belki Efendisi'nin komaya girmesi üzerine 24 saatliğine devleti yönettiği o sırat köprüsünü andıran günü de hatırlamıştır.
Gerçi dergiye Abdülhamid'le ilgili hiçbir şey anlatmamıştır ama bir aile dostuna başka bir vesileyle emanet ettiği hatırası unutulacak gibi değildir:
Bir sabah Abdülhamid yataktan kalkmak istediğinde kendisinde bir kırıklık hissediyor. Çoraplarını ayağına geçirecek hali dahi yoktur. Hemen Müşfika Hanım çorapları alıp karyolanın önünde yere çömelerek Padişah'ın ayaklarına güzelce giydiriyor. Eşinin bu samimi ve candan alakasından pek mütehassis olan Abdülhamid, "Kadınım çok zahmet ettin, eksik olma, hakkını helâl et!" diye helallik istiyor. Müşfika Hanım hiç beklemediği bu sözlerden pek şaşırıyor ve cevaben "Aman efendimiz! Hakkımı helâl ettirecek ne yaptım ki?" diyorsa da Abdülhamid ısrar ediyor: "Hayır, bir kadının kocasına karşı hakları büyüktür. Kadınım, bu hizmetine mukabil hakkını helâl et." Müşfika Hanım ne söylediyse, Abdülhamid'e bunun normal bir hareket olduğunu bir türlü kabul ettiremiyor. Sonuçta bu cüz'i hizmetinden dolayı koca bir Hünkâr'a karşı hakkını helâl etmek mecburiyetinde kalıyor.
O günkü söyleşiden Müşfika Hanım'ın tarihe dalan gözleri ve yandaki mahzun görüntü kalmış. Bu arada yanına oturduğu çinili soba da Abdülhamid'in yadigârıdır.
Mustafa Armağan
Okurlara "uzun yaşamanın sırları"nı anlatacak olan bu asırlık hanımefendi,Sultan II. Abdülhamid'in kollarında son nefesini verdiği Müşfika Kadınefendi'den başkası değildi.
Müthiş bir keşifti benim için. Zira yalnız Abdülhamid'in bir hanımıyla değil, bir padişah hanımıyla yapılıp da yayınlanmış tek söyleşiydi bulduğum. Kim bilir neler neler anlatmıştı?
İştahla okumaya koyuldum. Lakin bir hayal kırıklığı bekliyordu beni. Abdülhamid yerine ne yiyip içtiğinden, günlük hayatından, velhasıl havadan sudan konuşmuşlardı. Halbuki bulmuşsunuz bir padişah hanımını, adam gibi konuşturun, değil mi? Biz böyle düşünebiliriz ama unutmayın ki, harem kadınlarının ağızları mühürlüdür. Sarayda olan bitenlerden, hele Padişah'tan söz etmek haramdır onlara.
Yine de çok ilginç noktalar yakaladım söyleşide. Bunların bir kısmını gözlerinize emanet ediyorum. Tam metnini ise yakında çıkacak kitabımda okuyabilirsiniz.
Önce mekânı gözümüzde canlandıralım: Beşiktaş'taki Serencebey yokuşunda ahşap bir bina düşünün; odanın köşesindeki yayvan sedir üzerinde, atlas kaplı kuş tüyü bir şilteye oturmuştur. Arkasında çiçekli atlas yastıklar... Biraz ötesinde namaz pöstekisi asılı. Arkasındaki talik levhada "Gönül tahtına senden özge sultan olmaya Ya Rab" yazılıdır.
Sonra zaman: Ziyaret tarihi Aralık 1960 olmalı. Kızı Ayşe Osmanoğlu'nu kaybetmenin acısı henüz yüzünde tütmektedir.
Ve insan: Tam 30 yıldır, diyor, bu konaktan dışarıya adımımı atmadım. Muhabirin neden dışarıya çıkmadığı sorusunu ustaca geçiştiren Müşfika Kadınefendi, babasının Plevne gazisi olduğunu, kızkardeşiyle birlikte saraya verildiklerini, "Efendim" dediği Abdülhamid'le 16 yaşındayken evlendiğini anlatıyor.
Muhabirin dikkati uzun yaşamasının sırrına odaklanmıştır bir kere. "Bu kadar sıhhatli ve sağlam kalmanızda ayrı bir beslenme rejimi veya dikkatli davrandığınız başka hususlar var mı?" diye sorar. Müşfika Hanım'ın cevabı gayet sade ve nettir:
"Ben daima çok az yerim. Sabahları kalkınca, aç karnına mutlaka bir fincan adaçayı içerim. Bunun peşinden içine biraz kahve katılmış bir bardak sütle biraz peynir, bir ince dilim ekmek yerim. Öğle yemeğinde az, çok az haşlama et, biraz sebze, varsa az pilav veya muhallebi alırım. Akşam yemeklerim sadece yoğurttur. Midemde ekşime yapmaması için içine biraz şeker karıştırılmış yoğurdu yerim. Kırk yıldan beri akşam yemeklerimin listesi değişmemiştir. Yalnız şekerli yoğurt."
İçinizden, 'Canım kadın 90 yaşında, daha ne yesin?' diyenleriniz çıkabilir. Ancak dikkat: "Ben daima çok az yerim." diyor Müşfika Hanım, "Az yemek mutadımdır". Demek ki sarayda da böyleydi. Saray hayatı mutlaka israf cenneti değil, o zenginlik içinde iktisatlı yaşamak da demektir. Zira Abdülhamid, mütevazı yaşamayı hareme yeniden kazandırmıştır. Malum, kendisi de az yer, düzenli yaşar ve sağlığına özen gösterirdi.
Muhabir sorar merakla: "30 yıldır kapıdan çıkmadığınıza göre vücut hareketiniz çok az oluyor demektir. Hiç rahatsızlık çekmiyor musunuz?"
Müşfika Hanım'ın cevabı, yanı başına astığı talik levhadaki sözleri selamlar gibidir:
"Namaz kılıyorum evladım. Beş vakit namaz beni hem Allah'ıma yaklaştırıyor, hem de sıhhat kazandırıyor. Namazdan iyi hareket olur mu?"
Öte yandan muhabirin "Her şeye rağmen yaşamanın tadına doyum olmuyor değil mi efendim?" sorusuna kadere boyun eğmiş kimselerin edasıyla cevap vermiştir: "Evet ama, insan sevdikleriyle birlikte yaşarsa."
Son sözü söylerken gözleri derinlere kaçan sular gibi zamanın girdabına kapılıp gitmiştir Müşfika Kadınefendi'nin. Kim bilir gözlerinde hangi sahneler dalgalanmıştır. Belki Efendisi'nin komaya girmesi üzerine 24 saatliğine devleti yönettiği o sırat köprüsünü andıran günü de hatırlamıştır.
Gerçi dergiye Abdülhamid'le ilgili hiçbir şey anlatmamıştır ama bir aile dostuna başka bir vesileyle emanet ettiği hatırası unutulacak gibi değildir:
Bir sabah Abdülhamid yataktan kalkmak istediğinde kendisinde bir kırıklık hissediyor. Çoraplarını ayağına geçirecek hali dahi yoktur. Hemen Müşfika Hanım çorapları alıp karyolanın önünde yere çömelerek Padişah'ın ayaklarına güzelce giydiriyor. Eşinin bu samimi ve candan alakasından pek mütehassis olan Abdülhamid, "Kadınım çok zahmet ettin, eksik olma, hakkını helâl et!" diye helallik istiyor. Müşfika Hanım hiç beklemediği bu sözlerden pek şaşırıyor ve cevaben "Aman efendimiz! Hakkımı helâl ettirecek ne yaptım ki?" diyorsa da Abdülhamid ısrar ediyor: "Hayır, bir kadının kocasına karşı hakları büyüktür. Kadınım, bu hizmetine mukabil hakkını helâl et." Müşfika Hanım ne söylediyse, Abdülhamid'e bunun normal bir hareket olduğunu bir türlü kabul ettiremiyor. Sonuçta bu cüz'i hizmetinden dolayı koca bir Hünkâr'a karşı hakkını helâl etmek mecburiyetinde kalıyor.
O günkü söyleşiden Müşfika Hanım'ın tarihe dalan gözleri ve yandaki mahzun görüntü kalmış. Bu arada yanına oturduğu çinili soba da Abdülhamid'in yadigârıdır.
Mustafa Armağan
21 Temmuz 2011 Perşembe
22 Mart 2011 Salı
9 Şubat 2011 Çarşamba
Aşk Nedir?
Bardağa dolan ilk şarabı sakinin sarhoş gözlerinden ödünç aldılar .
Alemin neresinde bir gönül derdi varsa ,onları bir araya topladılar,adına aşk dediler
Alemin neresinde bir gönül derdi varsa ,onları bir araya topladılar,adına aşk dediler
4 Şubat 2011 Cuma
30 Ocak 2011 Pazar
ŞEMS-İ TEBRİZİ HZ.LERİNDEN HİKMETLİ SÖZLER 1
Dünyayı isteyen kimse için kazanç ve ticaretten,
ahireti isteyen için hizmet ve taatten,Mevla'yı isteyen kimseler için bela ve mihnetten,ilim isteyen için gurbet ve zahmetten başka çare yoktur.
Muhammed SAV e uyma odur ki,O miraca gitti sen de onun izinden gitmelisin.
Bayezid'e su üzerinde yürür havada uçar mısın dediler de,O şu cevabı verdi:Çöp parçası da su üstünde yürür,kuşlar da havada uçar,büyücüler de bir gecede Kaaftan Kaafa giderler.Ama erlerin yapacağı iş,Allah cc den başka hiçbirşeye gönül bağlamamaktır.
Dört şey azizdir:Fakirlerin yüküne tahammül eden zengin,kanaat edip haline razı olan fakir,yaptıklarının ayıbından korkan günahkar,günahlardan sakınan alim.
ahireti isteyen için hizmet ve taatten,Mevla'yı isteyen kimseler için bela ve mihnetten,ilim isteyen için gurbet ve zahmetten başka çare yoktur.
Muhammed SAV e uyma odur ki,O miraca gitti sen de onun izinden gitmelisin.
Bayezid'e su üzerinde yürür havada uçar mısın dediler de,O şu cevabı verdi:Çöp parçası da su üstünde yürür,kuşlar da havada uçar,büyücüler de bir gecede Kaaftan Kaafa giderler.Ama erlerin yapacağı iş,Allah cc den başka hiçbirşeye gönül bağlamamaktır.
Dört şey azizdir:Fakirlerin yüküne tahammül eden zengin,kanaat edip haline razı olan fakir,yaptıklarının ayıbından korkan günahkar,günahlardan sakınan alim.
7 Ocak 2011 Cuma
6 Ocak 2011 Perşembe
SAFER AYI DUALARI
SAFER AYINDA,BİR SENE İÇERİSİNDE YERYÜZÜNE İNECEK BELALARDAN ALLAH’A CC SIĞINIP BU AYDA ÇOK İSTİĞFAR ETMELİYİZ(GÜNDE EN AZ 100 KERE).
BU AYDA FELAK VE NAS SURELERİNİ HER GÜN MÜMKÜNSE 80 DEFA OKUMALI VE NAFİLE NAMAZLARLA BU AYI İBADETLE GEÇİRMELİYİZ.
BU AY İÇERİSİNDE, SABAH VE AKŞAM NAMAZLARINDAN SONRA 7 DEFA SALATI MÜNCİYE(TÜNCİNA) VE SALATI TEFRİCİYE OKUNMALIDIR.
SALATI TEFRİCİYE
“ALLÂHUMME SALLİ SALÂTEN KÂMİLETEN VE SELLİM SELÂMEN TÂMMEN ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİNİLLEZÎ TENHALLÜ BİHİL UKADÜ VE TENFERİCU BİHİL-KÜREBÜ VE TUKDÂ BİHİL-HAVÂİCU VE TÜNÂLÜ BİHİR-REĞÂİBÜ VE HÜSNÜL-HAVÂTİMİ VE YUSTASKAL ĞAMÂMU BİVECHİHİL KERÎM VE ALÂ ÂLİHÎ VE SAHBİHİ FÎ KÜLLİ LEMHATİN VE NEFESİN Bİ ADEDİ KÜLLİ MA’LÛMİN LEK.”
DUANIN MANASI“ALLAHIM! BİZİM EFENDİMİZ MUHAMMED’E (SAV) KUSURSUZ BİR SALÂT VE RAHMET, MÜKEMMEL BİR SELÂM VE SELÂMET VERMENİ DİLİYORUZ. O PEYGAMBER Kİ, ONUN HÜRMETİNE DÜĞÜMLER ÇÖZÜLÜR, SIKINTILAR VE BELALAR ONUN HÜRMETİNE AÇILIP DAĞILIR, HACET VE İHTİYAÇLAR ONUN HÜRMETİNE YERİNE GETİRİLİR. MAKSATLARA O’NUN HÜRMETİNE ULAŞILIR, GÜZEL SONUÇLAR O’NUN HÜRMETİNE ELDE EDİLİR. O’NUN ŞEREFLİ YÜZÜ HÜRMETİNE BULUTLARDAKİ YAĞMUR İSTENİLİR, ALLAH’IM, ONUN EHL-İ BEYTİNE, ASHABINA DA HER GÖZ KIRPACAK KADAR ZAMANDA (HER AN, SANİYE) HER NEFES ALACAK ZAMANDA SANA MALUM OLAN VARLIKLAR SAYISINCA SALÂT ET.”
SALATI MÜNCİYE(TÜNCİNA)
OKUNUŞU: “ALLÂHUMME SALLİ ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE ALÂ ÂLİ SEYYİDİNA MUHAMMEDİN SALÂTEN TÜNCÎNÂ BİHÂ MİN-CEMÎ’İL-EHVÂLİ VEL ÂFAT. VE TAKDÎ LENÂ BİHÂ CEMÎAL HÂCÂT VE TUTAHHİRUNÂ BİHÂ MİN-CEMÎİ’S-SEYYİÂT VE TERFE’UNÂ BİHÂ A’LÂ’D-DERACÂT VE TUBELLİĞUNÂ BİHÂ AKSÂ’L-ĞAYÂT MİN CEMİÎL-HAYRÂTİ FÎ’L-HAYÂTİ VE BA’DEL-MEMÂT BİRAHMETİKE YÂ ERHAME’R-RAHİMÎN. HASBUNELLAHU VE Nİ’MEL VEKÎL, Nİ’MEL MEVLÂ VE Nİ’ME’N-NASÎR. ĞUFRANEKE RABBENÂ VE İLEYKE’L-MASÎR.”
ANLAMI: ALLAH’IM! EFENDİMİZ MUHAMMED’E (SAV) VE ONUN EHLİ BEYTİNE SALAT ET. BU SALAVAT O DERECE DEĞERLİ OLSUN Kİ: ONUN HÜRMETİNE BİZİ BÜTÜN KORKU VE BELALARDAN KURTARSIN. BİZİM İHTİYAÇLARIMIZI O SALAVAT HÜRMETİNE YERİNE GETİRSİN, BİZİ BÜTÜN GÜNAHLARDAN BU SALAVAT HÜRMETİNE TEMİZLERSİN, O SALAVAT HÜRMETİNE BİZİ DERECELERİN EN ÜSTÜNE YÜCELTİRSİN, O SALAVAT HÜRMETİNE HAYATTA VE ÖLDÜKTEN SONRA DÜŞÜNÜLEBİLECEK BÜTÜN HAYIRLAR KONUSUNDA GAYELERİN EN SONUNA KADAR ULAŞTIRSIN. EY MERHAMETLİLERİN MERHAMETLİSİ BİZE BUNLARI MERHAMETİNLE NASİP ET. ALLA TEALÂ BİZE KÂFİDİR VE NE İYİ BİR DOST, NE İYİ BİR VEKİLDİR. EY RABBİMİZ, SENİN MAĞFİRETİNİ DİLERİZ, DÖNÜŞ YALNIZ SANADIR.
SAFER AYINDA KILINACAK NAMAZ
SAFER AYININ İLK(19 OCAK 2010 SALI) VE SON(9 ŞUBAT 2010 SALI) ÇARŞAMBA GÜNÜNÜN GECESİNDE, YANİ SALI GECESİNİ ÇARŞAMBAYA BAĞLAYAN GECE KILINACAK NAMAZDIR;
(İSLÂM’DA GECE GÜNDEN ÖNCE GELİR. YANİ CUMA GÜNÜ, PERŞEMBE GÜNÜ AKŞAM EZANI OKUNDUĞUNDA GİRİYOR)
1 REKÂT : FATİHA’DAN SONRA ; 7 KEVSER SÛRESİ
2 REKÂT : FATİHA’DAN SONDA; 7 İHLÂS SÛRESİ
3 REKÂT : FATİHA’DAN SONRA ; 7 FELÂK SÛRESİ
4 REKÂT : FATİHA’DAN SONRA ; 7 NÂS SÛRESİ
SAFER AYININ İLK VE SON ÇARŞAMBA GÜNÜ, ÖĞLEN VE İKİNDİ NAMAZI ARASINDA KILINACAK NAMAZDIR;
1 REKÂT : FATİHA’DAN SONRA ;7KEVSER, 7 İHLÂS SÛRESİ,
2 REKÂT : FATİHA’DAN SONDA; 7FELAK ,7 NAS
BU NAMAZDAN SONRA 100 KERE ”YÂ DÂFİA’L-BELÂYÂ, İDFÂ ANNA’L-BELÂYÂ, FALLÂHÜ HAYRUN HÂFİZAN VE HÜVE ERHÂMÜ’R-RÂHİMİN, İNNEKE ALÂ KÜLLİ ŞEY’İN KADİR” OKUNMALI VE DUA EDİLMELİDİR.
BU AYDA OKUNMASI TAVSİYE EDİLMİŞ ZİKİRLER
SAFER AYINDA HER GÜN MUTLAKA 100 KERE ”LA HÂVLE VELÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİYM” DENİLMELİDİR. GÜNDE 100 KERE SÖYLEYENDEN, EN HAFİFİ FAKİRLİK OLMAK ÜZERE 70 ÇEŞİT BELA, MUSİBET KALDIRILIR.
AYRICA YİNE SAFER AYINDA (VE HER ZAMAN) HER GÜN MUTLAKA GÜNDE 100 KERE SALÂVAT GETİRMEK LAZIMDIR. SALÂVAT ÇOK BELA VE MUSİBETLERİ ÇEVİRİR, DÜNYA VE AHİRETTE KURTULUŞUNA SEBEP OLUR. EN EFDÂL SALÂVAT’I ŞERİFE: ”ELLAHÜMME SÂLLİ ÂLA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE VE ÂLA ÂLİHİ VE SAHBİHİ EFDÂLE SALEVATİKE VE ADADE ME’LUMATİKE VE BÂRİK VE SELLİM”
ENES BİN MÂLİK’E RA PEYGAMBERİMİZİN SAV ÖĞRETTİĞİ ÇOK
TESİRLİ BİR DUA:
BU DUAYI SABAH (MÜMKÜNSE GÜNEŞ DOĞMADAN) 3 KERE VE AKŞAM GÜNEŞ BATTIKTAN HEMEN SONRA OKUYAN, KORKMAYA TEK LAYIK OLAN YALNIZ ALLAH’TAN C.C. KORKSUN . BAŞTA ZALİM DEVLET BAŞKANI , ŞEYTAN, CİN VE İNSANLARIN ŞERRİNDEN, BÜYÜ VE EFSUNLARDAN HİÇBİRİ ALLAH’IN C.C. İZNİYLE HİÇBİR ŞEKİLDE ZARAR VEREMEZ. HZ OSMAN’DAN RA BİLDİRİLDİĞİNE GÖRE ANİ BELALARDANDA KORUNUR. AYRICA ZEHİR VERİLSE TESİR ETMEZ ALLAH’IN İZNİYLE(HERGÜN OKUMAK LAZIMDIR):
“BİSMİLLAHİLLEZİ LÂ YEDURRÜ MEÂS MİHİ ŞEY-ÜN FİL-ERDİ VE LÂ FİSSEMAİ VE HÜVES SEMİÜL ÂLİYM”
BU AYDA, RABBİMİZİ ÇOK ZİKREDELİM VESSELAM.
Resim Cerrahi Şeyhi Muzaffer Özak Efendi Hz.lerine Aittir.
SAFER AYI DUALARI
BELALARIN 1. KAT SEMAYA İNDİĞİ AY"SAFER AYI"
(Efendimiz SAV bu ayda ölüm hastalığına tutulmuştur)
Safer ayında Levhi Mahfuz'dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat'i yazılmış yani ALLAH'ın Teâlâ'nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.
Safer ayının ilk ve son çarşamba gününün gecesinde, yani salı gecesi kılınacak namazdır; (İSLÂM'da gece günden önce gelir. Yani Cuma günü, Perşembe Günü akşam ezanı okunduğunda giriyor)
1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 17 Kevser Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 5 İhlâs Sûresi
3 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Felâk Sûresi
4 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Nâs Sûresi
Safer ayının ilk ve son çarşamba günü, öğlen ve ikindi namazı arasında kılınacak namazdır; 1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 11 İhlâs Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 11 İhlâs SûresiBu namazdan sonra 100 kere "Yâ dâfia'l-belâyâ, idfâ anna'l-belâyâ, fallâhü hayrun hâfizan ve hüve Erhâmü'r-Râhimin, inneke alâ külli şey'in kadir" okunmalı ve dua edilmelidir.
Yine Korunmak için;
Ayet-el Kûrsi:Evden çıkarken ve eve girerken Ayet-el Kûrsi okunmalıdır: Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir. Bir kimse evinden çıkarken Ayet-el Kûrsi'yi okursa, Hakk Teâlâ yetmiş Meleğe emreder, o kimse evine gelinceye kadar ona dua ile istiğfar ederler.
Evden çıkarken üç kere: "BİSMİLLAHİ HASBİYALLAHİ LAİLAHE İLLA HÛ ALEYHİ TEVEKKELTÜ VE HÜVE RABBİL ARŞİL AZİYM" söylenmelidir.
Safer ayında her gün mutlaka 100 kere "LA HÂVLE VELÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİYM" denilmelidir. Günde 100 kere söyleyenden, en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela, musibet kaldırılır.
Ayrıca yine safer ayında (ve her zaman) her gün mutlaka günde 100 kere salâvat getirmek lazımdır. salâvat çok bela ve musibetleri çevirir, dünya ve Ahirette kurtuluşuna sebep olur. En EFDÂL Salâvat'ı Şerife: "ELLAHÜMME sâlli âla seyyidina Muhammedin ve ve âla âlihi ve sahbihi efdâle salevatike ve adade me'lumatike ve bârik ve sellim"
ALLAH'u Teâlâ'yı devamlı zikretmek lazımdır. Zira ALLAH'u Teâlâ'yı zikretmek en büyük ibadettir, belaları musibetleri çevirir. En efdal zikir "LA İLAHE İLLALLAH" dır.
Enes bin Mâlik'e RA Peygamberimizin SAV öğrettiği çok tesirli bir dua:
Bu duayı sabah (mümkünse güneş doğmadan) 3 kere ve akşam güneş battıktan hemen sonra okuyan, korkmaya tek layık olan yalnız ALLAH'tan C.C. korksun . Başta zalim devlet başkanı , şeytan, cin ve insanların şerrinden, büyü ve efsunlardan hiçbiri ALLAH'ın C.C. izniyle hiçbir şekilde zarar veremez. Hz Osman'dan RA bildirildiğine göre ani belalardanda korunur. Ayrıca Zehir verilse tesir etmez ALLAH'ın izniyle(hergün okumak lazımdır):
"Bismillahillezi Lâ Yedurrü meâs mihi şey-ün fil-erdi ve lâ fissemai ve hüves semiül âliym"
KUŞLUK NAMAZI VE KORUNMA (iki,dört,altı,sekiz yada oniki rekât kılınabilir):
-"Her gün, sizin her bir mafsalınız için bir sadaka terettüp etmektedir. Her tesbih bir sadakadır. Her tahmîd bir sadakadır, her bir tehlîl bir sadakadır. Emr-i bi'l-ma'ruf bir sadakadır. Nehy-i ani'l-münker de bir sadakadır. Bütün bunlara, kişinin kuşlukta kılacağı iki rek'at namaz kâfi gelir." Hadis-i Şerif / Müslim, Müsâfirîn 84, (720); Ebu Dâvud, Salât 301, (1286).
-"İnsanda üçyüz küsur mafsal vardır. Her bir maf sal için bir sadakada bulunması gerekir. Mescidde toprağa gömeceği bir balgam, yoldan bertaraf edeceği, bir engel... Bunları bulamazsa, kuşluk vakti kılacağı iki rek'at namaz!" Hadis-i Şerif / Ebu Dâvud, Edeb 172; (5242).
-ALLAH Teâlâ hazretleri buyurdu ki: "Ey Ademoğlu! Günün evvelinde benim için dört rek'at namaz kıl, ben de sana günün sonunu garantileyeyim. '' Hadis-i Şerif / Tirmizî, Salât 346, (475).
-"Kim kuşluğun bir çift (namaz)ına devam ederse, deniz köpüğü kadar çok da olsa, ALLAH günahlarını affeder." Hadis-i Şerif / Tirmizî, Salât 346, (476). (Sadaka Cehennem ateşine perdedir.)
(Efendimiz SAV bu ayda ölüm hastalığına tutulmuştur)
Safer ayında Levhi Mahfuz'dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat'i yazılmış yani ALLAH'ın Teâlâ'nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.
Safer ayının ilk ve son çarşamba gününün gecesinde, yani salı gecesi kılınacak namazdır; (İSLÂM'da gece günden önce gelir. Yani Cuma günü, Perşembe Günü akşam ezanı okunduğunda giriyor)
1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 17 Kevser Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 5 İhlâs Sûresi
3 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Felâk Sûresi
4 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Nâs Sûresi
Safer ayının ilk ve son çarşamba günü, öğlen ve ikindi namazı arasında kılınacak namazdır; 1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 11 İhlâs Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 11 İhlâs SûresiBu namazdan sonra 100 kere "Yâ dâfia'l-belâyâ, idfâ anna'l-belâyâ, fallâhü hayrun hâfizan ve hüve Erhâmü'r-Râhimin, inneke alâ külli şey'in kadir" okunmalı ve dua edilmelidir.
Yine Korunmak için;
Ayet-el Kûrsi:Evden çıkarken ve eve girerken Ayet-el Kûrsi okunmalıdır: Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir. Bir kimse evinden çıkarken Ayet-el Kûrsi'yi okursa, Hakk Teâlâ yetmiş Meleğe emreder, o kimse evine gelinceye kadar ona dua ile istiğfar ederler.
Evden çıkarken üç kere: "BİSMİLLAHİ HASBİYALLAHİ LAİLAHE İLLA HÛ ALEYHİ TEVEKKELTÜ VE HÜVE RABBİL ARŞİL AZİYM" söylenmelidir.
Safer ayında her gün mutlaka 100 kere "LA HÂVLE VELÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİYM" denilmelidir. Günde 100 kere söyleyenden, en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela, musibet kaldırılır.
Ayrıca yine safer ayında (ve her zaman) her gün mutlaka günde 100 kere salâvat getirmek lazımdır. salâvat çok bela ve musibetleri çevirir, dünya ve Ahirette kurtuluşuna sebep olur. En EFDÂL Salâvat'ı Şerife: "ELLAHÜMME sâlli âla seyyidina Muhammedin ve ve âla âlihi ve sahbihi efdâle salevatike ve adade me'lumatike ve bârik ve sellim"
ALLAH'u Teâlâ'yı devamlı zikretmek lazımdır. Zira ALLAH'u Teâlâ'yı zikretmek en büyük ibadettir, belaları musibetleri çevirir. En efdal zikir "LA İLAHE İLLALLAH" dır.
Enes bin Mâlik'e RA Peygamberimizin SAV öğrettiği çok tesirli bir dua:
Bu duayı sabah (mümkünse güneş doğmadan) 3 kere ve akşam güneş battıktan hemen sonra okuyan, korkmaya tek layık olan yalnız ALLAH'tan C.C. korksun . Başta zalim devlet başkanı , şeytan, cin ve insanların şerrinden, büyü ve efsunlardan hiçbiri ALLAH'ın C.C. izniyle hiçbir şekilde zarar veremez. Hz Osman'dan RA bildirildiğine göre ani belalardanda korunur. Ayrıca Zehir verilse tesir etmez ALLAH'ın izniyle(hergün okumak lazımdır):
"Bismillahillezi Lâ Yedurrü meâs mihi şey-ün fil-erdi ve lâ fissemai ve hüves semiül âliym"
KUŞLUK NAMAZI VE KORUNMA (iki,dört,altı,sekiz yada oniki rekât kılınabilir):
-"Her gün, sizin her bir mafsalınız için bir sadaka terettüp etmektedir. Her tesbih bir sadakadır. Her tahmîd bir sadakadır, her bir tehlîl bir sadakadır. Emr-i bi'l-ma'ruf bir sadakadır. Nehy-i ani'l-münker de bir sadakadır. Bütün bunlara, kişinin kuşlukta kılacağı iki rek'at namaz kâfi gelir." Hadis-i Şerif / Müslim, Müsâfirîn 84, (720); Ebu Dâvud, Salât 301, (1286).
-"İnsanda üçyüz küsur mafsal vardır. Her bir maf sal için bir sadakada bulunması gerekir. Mescidde toprağa gömeceği bir balgam, yoldan bertaraf edeceği, bir engel... Bunları bulamazsa, kuşluk vakti kılacağı iki rek'at namaz!" Hadis-i Şerif / Ebu Dâvud, Edeb 172; (5242).
-ALLAH Teâlâ hazretleri buyurdu ki: "Ey Ademoğlu! Günün evvelinde benim için dört rek'at namaz kıl, ben de sana günün sonunu garantileyeyim. '' Hadis-i Şerif / Tirmizî, Salât 346, (475).
-"Kim kuşluğun bir çift (namaz)ına devam ederse, deniz köpüğü kadar çok da olsa, ALLAH günahlarını affeder." Hadis-i Şerif / Tirmizî, Salât 346, (476). (Sadaka Cehennem ateşine perdedir.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)