14 Temmuz 2016 Perşembe

 Abdurrahman Öksüz Hoca Efendinin Ardından






Abdurrahman Öksüz Hoca Efendiyi KS,23 yıl önce tanıdım,hiç boş konuştuğunu görmedim,
ilk zamanlar irşad edici kıssalar anlatırdı,dertlerimize göre teselli verir,dua ederdi.
Sonraları konuşmayı azalttı,sorulan sorulara kısa cevaplar verirdi,son üç senesinde daha da az konuştu,zaruret ve sünnetin dışında hiç konuşmadı.Ziyaretçilerine nereli olduklarını sorardı,eskiden o beldeden tanıdığı varsa onlardan bahis açardı,hayret ederdim,sanki müslümanların kütükleri ondaydı.
Sahib-i tertib olanları ismen bilirdi.Sonraları sükutunu arttırdı.Derdi olanların derdini dinler,dua ederdi.Sonra da evladım ben aciz bir kulum,İnşaAllah meselen halolur derdi,mesele çok kısa sürede hal olsa da insanlar o duanın bereketinden olduğunu tahmin edemezler,tesadüf herhalde derlerdi.
Kendini çok gizlerdi,şöhreti sevmezdi.Zamanın A. Geylanisiydi,milletin burnunun dibinde kimseye fark ettirmeden yaşadı.Rabbinin onu,onun Rabbini bilmesi yetmez miydi?Yıllar geçip gaflet perdesi cemiyetin üzerinden kalkınca kabri yol olacak.
Mevlevilerin sofrasında dervişlerden biri su içtiğinde diğer dervişler kaşığı bırakırmış,
birbirlerinin hakkına girmemek için

ABDURRAHMAN ÖKSÜZ HOCA EFENDİNİN DİLİNDEN SEYYİD NİGARİ HZ.
Nice ağlamayem, etmeyem feryat,
Giriftar-ı aşkın binevasıyem
Leylinindir Mecnun, Şirinin Ferhat,
Ben de Şeyh Nigar’ın mübtelasıyem.
Şeyh Nigari mahlasıyla gazellerini söyleyen ah-u enin ehlinden Seyyid Mir Hamza Hazretleri Karabağ'ın yiğit bir evladı ve evliyasıdır.Rahmetli Abdurrahman Öksüz hocaefendinin dizi dibinde yetişenlerin dinlemeye doyamadığı bir aşkın kahramanıdır.Hikayeyi Öksüz hocamız mürşidi Muhammed Lütfi Efendi( KS) den, o da babası Hüseyin Efendi (KS) dan işitmiştir.Mir Hamza Hz.leri Hüseyin Efendi Hz.lerinin mürşididir,hikayeyi Allah-u alem bir sohbette bizzat Seyyid Nigari Hz. Hüseyin Efendi KS a aktarmıştır.Başka vesikalardan da bu hadiseyi araştırdım ama tatminkar bir netice alamadım.
Seyyid Hamza hazretleri gençliğinde Nigar hanımın köyüne uğruyor,bir vesile ile Nigar hanımı görüyor ve kendisini yakan kavuran bir aşka giriftar oluyor.Nigar hanıma olan sevdası söylediği gazeller vasıtasıyla etrafta duyulunca ,madem seviyorsun dünürcü yollayalım sizi evlendirelim teklifini "Bizim vuslatımız ahirette olacaktır." gerekcesiyle kabul etmiyor.Nigar hanımın ağabeyleri hem kız kardeşimizle evlenmiyor hem de ismini ağzına alıyor diye içerleyerek bir suikast tertib etmeye karar veriyorlar.Akşam ezanından sonra kendisinin bir tarlada olduğunu duyarak oraya baskın vermeye gidiyorlar.Tarlaya ulaşana kadar karanlık çöküyor lakin yaklaştıkça tarlada bir ağacı gökten bir ışık hüzmesinin aydınlattığını görüyorlar.Mir Hamza o ağacın altında kendinden geçmiş inlemektedir , ne gelenden ne gidenden haberi vardır.Anlıyorlar ki Mir Hamzanın üstüne yağan nurdur ve Mir Hamza boş biri değildir,az kalsın elimizi bir mübareğin kanına bulayacaktık diyerek çekiliyorlar.
Nigar hanım da Mir Hamza'nın aşkından haberdar olmuş, kalp güvercini padişahın şahinine yakalanmıştır.
Kendisine gelen dünürleri geri çevirmekte ve Mir Hamza'dan gelecek bir haberi beklemektedir.Zaman geçmekte Nigar hanımın yaşı ilerlemektedir.En sonunda bir mektup yazar ve ailesinin evlendirme taleplerine daha fazla direnemeyeceğini söyler.Mir Hamza evlen ama çok çirkin aksi biriyle evlen ki içim yanmasın der.Nigar hanım aynen böyle biriyle evlenir. Mir Hamza duramaz alır başını Anadolu'ya gelir.Hasret ve merak içindedir.
"Can nisar eylerim peyki Saba'ya
Haber getirse Karabaği'den"
(Canımı sunarım Saba rüzgarına haber getirse bana Karabağ'dan)
Yıllar yılları kovalar,Mir Hamza dergahını kurar,dervişler yetiştirir.Gazellerinde kendi isminin yerine Nigar hanımın ismini kullanır.
Ey Seyyid Nigari, ey aşk-ı tuğyan,
Ey âşık-ı şeyda, ey kâr-ı efgan,
Karûban-ı aşka benim sarûban,
Leylinin Mecnunun rehnumasiyem.
(Aşk kervanınının rehberi yol göstericisi benim)
Aşk, vahası vuslat olan bir çöldür.Hasret dayanılmaz olduğunda aşık da zaman zaman hayıflanmaktadır:
Ey Şeyh Nigâri ey aşık-ı zâr
Ey esir-i sevda ey derde giriftar
Bilmezmiydin seni eyler tarumar
Pes niçin girdin köy-ü Nigâre.
(Köy-ü Nigar aynı zamanda dervişanın kemal yolunda karşılaştığı çilelere de bir göndermedir.Merhum pek sevgili hocam Abdurrahman Öksüz efendi Hz.leri de adeta beni demir sopalarla terbiye ettiğinden ben de şikayetlenir,Ey benim Nigari babam şükret ki köy-ü Nigar'e girmişsin ya köy-ü Abdurrahman'a girseydin diye kendisiyle gıyaben söyleşirdim.Böyle uflayıp pufladıkça da hocam tebessüm ederdi.Hocamın tebessümü bal gibi ,şeker gibiydi.O zamanlar tabii "ham"dık,şimdi aman iyi ki de öyle yapmış diyoruz.)
.80 li yaşlarında Harput'ta ikamet ederken vefatının yaklaştığını,kendisinin Amasya'da toprağa verilmesini vasiyet eder."Aman efendim Amasya Harput'a uzun yol hava sıcak acaba naaşınız kokar mı?" imasından bulunulunca," Seksen senedir bu vucut Allah demiştir,ondan gayrısını görmemiştir eğer sekiz günde teaffün ederse orada atın çukura"der.Nitekim vefatının ardından yapılan bir haftalık yolculuktan sonra defin esnasında tabutunun kapağı açılınca hoş Muhammedi bir kokununun yayıldığına şahid olunur.* Hazret diyor ki:
Alıptır cânımı gamze
Düşüptür gönlüme lerze
Her bir âşık Seyyid Nigâri
Her bir dilber Nigâr olamaz. 
Ahir zamanda camiler müzeler gibi gezilecek,burda namaz kılınırmış burda din adamı vaaz edermiş diye etrafta dolaşılacakmış.Aynı şey şu anda aşk için geçerli sanki: Aşk kervanının rehberi benim diyen Seyyid Nigâri 'yi konuşuyoruz.
Ucundan kıyısından ya da tam ortasından tatmak duasıyla.Huuu.

* Divân-ı Seyyid Nigâri KULE Yayınları